"keşke"lerle "iyi ki"ler arasında gidip gelen bir film butterfly effect.
en ufak ayrıtıların hayatımıza etkisi var mıdır? yoksa kadercilik midir aslolan?
ilkini seçenleri çok hoş bir yolculuğa çıkarıyor bu film. anılarınıza geri dönün ve o anı baştan yaşayın, etkisinden ne derece memnun olacağınız da size bağlı.
benim gibi ikincisini seçenleri ise kaderin yoğurduğu hayatta sonsuz bir rahatlığa çağırıyorum...
ilk anlarında anlamak için çok ter döktüğüm, ilerleyen zamanlarında sırrını kendisi ortaya koyan çok ilginç bir film...
"change one thing, change everything" * hayatımızda keşke dediğimiz ne kadar çok şey varsa, üzerine parlak bir ışık tutan film.. keşkelerimizi değiştirebilseydik eğer, herşey daha mı iyi olacaktı.. bizim için iyi olacağını düşündüğümüz şeyler, gerçekten bizim için iyi mi? hayatta mükemmellik diye bişey var mı? yoksa içinde yaşadığımız hayat bizim için en mükemmeli mi? *
gözlerimizin önündeki perdeyi bir saniye olsun aralayıp arkasındaki mükemmelliği görmemizi sağlıyor.. herşey bir an olsun netleşiyor.. yine de insanoğlu anlayamıyor bazı şeyleri uzun süre, geri dönüyor kürkçü dükkanına.. bünye kabul etmiyor belki bir yerde.. çünkü insanı insan yapan, hayatla mücadele etmesini sağlayan dürtüleri herşeyin gerçekten mükemmel olduğu fikrine dayanamıyor..
arabesk dinleyip, kahretmeye geri dönerken, izlenmesini salık veriyorum *.. filmin etkisi umduğumdan kısa sürdü..
izledikten sonra insanı çok fazla etkisi altına alabilen film.. öyle ki artık dolu gelmiş bir otobüsten sonra ikincisini bekleme fikri aklıma binbir olasılık getiriyor.. acaba ikinci otobüse binersem uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla karşılaşır mıyım? acaba birinci otobüse binersem karşıdan karşıya geçerken araba çarpar mı? ben en iyisi üçüncü otobüse bineyim de sağdan giderken cüzdan bulayım.. *
insan böyle nereye kadar yaşayabilir? birinci otobüse bineyim, arabanın biri ezsin, öleyim de bu olasılıklar karmaşaıklığından kurtulayım diyesi geliyor insanın..
ayrıca filmdeki gibi asla geriye dönüp bazı olayları değiştirmek istemem.. insan hatalarıyla olgunlaşır.. günlüğe bakıp her defasında geri dönebilen bir insan, nasıl olsa geri dönerim deyip hata yapmakla ilgili en küçük bir kuşku duymaz, beş yaşında çocuk zekasıyla dolanır etrafta sonra mazallah.. neyse tabi.. kimseye böyle bir hak verilmeyeceğine göre ben rahat olayım.. *
biri televizyon ve sinemalarda gösterilen(theatrical version), diğeri ise yönetmenin özel bölümü diye geçen (director's cut) iki farklı sona sahip film. eğer diğer sonu izlemiş olan biriyle film hakkında konuşuyorsanız, hafızanızdan veya filmi nasıl izlediğinizden şüphelenebilirsiniz.
"it has been said that something as small as the flutter of a butterfly's wing can ultimately cause a typoon halfway around the world" - chaos theory diye baslayan bir film.
zamanın, fiziksel bir kavram olarak ele alınışıyla ve beynimizde bellek kayıtlarının oluşumuyla ilgili önemli kurgu hataları içerse de , tekrar o anı yaşasaydım fantazisinin nasıl içinden çıkılmaz bir kabusa * dönüşebileceğini anlatan güzel bir deneme.
başroldeki karakterin hapishanedeki bir adamı kendi tarafına çekebilmek adına çocukluğuna dönüp bir resim dersinde ellerine kalem saplayıp, geri döndüğünde adama sitigmata benzeri dini laflar edip onu inandırmasıyla "ohaa arık" dedirtmiş olan film. ayrıca bu sahnedeki kalem saplamanın elemanın hayatında başka hiçbir değişikliğe yol açmaması da "kelebeğin kanatları o kadar da güçlü değilmiş" fikrini akla getirmektedir. sonuç olarak güzel ama sahneleri derinlemesine sorgulandığında neredeyse her bilimkurgu filmi gibi mantıksızlıkların ortaya çıktığı bir film.
john r. leonetti tarafından 2006 yılında devamı çekilmiş olan film. konu yine aynı. bir adamın geçmişinde değiştirdikleri ve bunun çevreye olan etkisi. başrollerde eric lively ve erica durance oynuyor.
sürekli geriye dönme şansına sahip * olan bir insanın, beceripte iki elle bir olayı yoluna koyamamasını konu alan filmdir. filmden çıkacak ders: asla geri dönüp bir şeyleri düzeltmeye çalışmayın zira daha çok boka çevirirsiniz'dir.
hayatımızdaki bir saniyenin bile geleceğimizi derin bir şekilde etkileyeceğinin mesajı verilen bir film...
eğer tartışılacak olunursa biraz kafa karıştırıcı ve bir o kadar da akıl yürütülebilinecek bir konu...
moonspellin 1999 yılında piyasa çıkan malesef pek fazla kaale alınmayan en güzel albümlerinden birisi
Soulsick
The Butterfly Fx
Can't Bee
Lustmord
Selfabuse
I Am The Eternal Spectator
Solitary Vice
Disappear Here
Adaptables
Angelizer
Tired
K / O Mal De Cristo
bu film hakkında en güzel ayar, espiri, dalga geçme ne derseniz deyin artık, family guy'da yapılmıştır. evlerine giren hırsızlardan saklanmak için tavan arasında ki panik odasına ( (bkz: panic room)) giden aile üyeleri peter'a bu odayı ne zaman yaptırdığını sorarlar, daha önce görmemişlerdir, peter' da, bu odayı the butterfly effect filmini seyrederken yaptırmaya karar verdiğini söyler, filmi o kadar iğrenç bulmuştur ki, seyretmenin imkansız olduğu, asla ve asla seyredemiyeceği bir yer düşünmeye başladığını ve böyle bir çözüm bulduğunu söyler.
İlk üçünde Evan hastanedeki odada, çocukluk aşkı Kayleigh ile tanıştığı doğumgünü kaydını bulur, o güne dönüp Kayleigh'ye ondan nefret ettiğini ve kendisinden uzak durmazsa bütün ailesini öldüreceğini söyler. Kayleigh de ebeveynleri boşandığında Evan için babasıyla kalmak yerine annesiyle kalmayı seçer. Babaları tarafından tacize uğramayan Miller kardeşler de mutlu mesut büyüme şansına erişirler. Evan günlüklerini yakar ve mutlu bir hayata sahip olur. Bir gün kalabalık bir caddede yürürken Kayleigh'yi görür, birbirlerini tanır gibi olurlar.
Sinemada gösterilmiş olan, filmin ilk sonunda yollarına devam ederler.
İlk alternatif sonda Kayleigh yoluna devam eder ama Evan döner ve onu izler.
İkinci alternatif sonda Evan, Kayleigh'ye kahve içmeyi teklif eder ve birlikte giderler.
Director's Cut'ta ise film altı dakika daha uzundur. Evan'ın çocukken annesiyle gittiği bir falcı ona bir hayat çizgisinin ve ruhunun olmadığını, şu anda ölü olması gerektiğini söyler. Annesi de çok etkilenir ve Evan'a ondan önce iki düşük yaptığını ve onun doğumuna mucize gözüyle baktıklarını anlatır. Evan ileride sadece babasının değil, dedesinin de kendi gibi olduğunu ve durumunun genetik olduğunu öğrenir. Bu da filmin sonunda, hastanedeki odada doğum videolarını bulması ve doğum anına gidip kendisini boğmasıyla sonuçlanır.
Evan doğmayınca Kayleigh'yle hiç tanışmamış olur. Annesi başka bir adamla evlenir ve akciğer kanseri olmadığı, normal bir çocuğunun olduğunu mutlu bir hayata sahip olur. Babası ise soyunun sonuncusu olarak akıl hastanesinde kalır.
Filmin asıl halinin bu şekilde olduğu ama rahimde kendini boğan bir bebek çok tepki çektiği için değiştirildiği iddia edilmekte.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.